ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESİ: YAPISI, YARGI YETKİSİ VE YARGILAMA USULÜ
ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESİ: YAPISI, YARGI YETKİSİ
VE YARGILAMA USULÜ
Dr. Oktay
BAHADIR
GİRİŞ
20. yüzyılda yaşanan çatışmalar süresince
işlenen soykırım, göçe zorlama ve toplu tecavüz gibi son derece menfur suçlar
bu asra damgasını vurmuştur. Buna karşın, uluslararası hukuku ihlal eden bu
suçların çoğu, cezasız kalmıştır. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından, Nürnberg (Nuremberg)
ve Tokyo Mahkemeleri kurulmuştur. Ancak, bu mahkemeler, “galiplerin mahkemesi
(victors’court[1])”
nitelendirmesinden kurtulamamışlardır.
1948 yılında, Soykırım Suçlarının Önlenmesi
ve Cezalandırılmasına Dair Sözleşme kabul edildiğinde, Birleşmiş Milletler (BM)
Genel Kurulu, işlenen vahşet niteliğindeki suçları yargılayacak, kalıcı (permanent)
uluslararası bir mahkemeye ihtiyaç olduğunun farkına varmıştır.[2]
1990’larda, soğuk savaş dönemi bittikten
sonra, Eski Yugoslavya (1993) ve Ruanda (1994) Uluslararası Ceza Mahkemeleri[3] gibi mahkemeler,
cezasızlığın (impunity) kabul edilemez olduğu yönündeki uzlaşmanın bir sonucu
olarak kurulmuşlardır. Ancak, bu mahkemeler, sadece belirli bir zaman diliminde
ve belirli bir çatışma (conflict) sırasında işlenen suçları yargılamak üzere,
yani duruma özgü (ad-hoc) kurulmuşlardır.[4] Bağımsız ve kalıcı bir
ceza mahkemesine ihtiyaç olduğu yönündeki genel kabulün bir yansıması olarak,
uluslararası bir ceza adalet sistemi kurma fikri yeniden ortaya çıkmıştır.[5]
17 Temmuz 1998 tarihinde, 160 devletin
katıldığı toplantıda, Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsü (Rome Statute of
the International Criminal Court) olarak bilinen sözleşme kabul edilmiştir.[6] Giriş, 13 Bölüm ve 128
maddeden oluşan Roma Statüsü, 126. maddesi gereğince, 60 devletin onaylamasının
ardından 1 Temmuz 2002 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Roma Statüsü, diğer
birçok hususun yanı sıra, Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM/Mahkeme)’nin yargı
yetkisine giren suçları, usule ilişkin kuralları ve devletlerin UCM ile
işbirliği yapmasına ilişkin yöntemleri düzenlemektedir. En son Kiribati,
UCM’nin kurucu antlaşması olan Roma Statüsü’ne 26 Kasım 2019 tarihinde, 123.
taraf devlet olarak katılmıştır.[7] Türkiye, Roma Statüsü’ne halen
taraf değildir.[8]
Uluslararası Ceza Mahkemesi (The
International Criminal Court/ICC), sözleşmeye dayanan (Roma Statüsü) ve kalıcı
ilk uluslararası ceza mahkemesidir. Roma Statüsü’nün Giriş (Preamble) bölümünde
de açıkça ifade edildiği üzere, UCM’nin temel görevi, bir bütün olarak
uluslararası toplumu ilgilendiren en ciddi suçların (soykırım, insanlığa karşı
suçlar, savaş suçları ve saldırı suçu) faillerinin cezasız kalmasına son verme
çabalarına yardımcı olmak ve böylece bu tür suçların önlenmesine katkı
sağlamaktır (Bkz. 4. ve 5. paragraflar).
Yukarıda da belirtildiği üzere, BM
çerçevesinde sınırlı bir yetki ile ve yalnızca özel bir durum için kurulan (ad-hoc)
mahkemeler olan Eski Yugoslavya ve Ruanda Mahkemelerinin aksine, UCM, kalıcı
(sürekli)[9] ve otonom (özek) bir
mahkemedir. UCM, uluslararası bağımsız bir organizasyondur ve BM sisteminin bir
parçası değildir. BM’nin özel bir iznine (yetki vermesine) ihtiyaç duymayan ve
yargı yetkisinde işlenen suçlarla ilgili bireyleri yargılamakla görevli olan
bağımsız bir organdır.[10] Bu çerçevede UCM,
devletler arasındaki anlaşmazlıkları gidermek için kurulan ve BM’nin ana
yargısal organı olan Uluslararası Adalet Divanı (the International Court of
Justice)’ndan farklı yetkilere sahiptir. Hollanda’nın Hague şehrinde faaliyet
göstermektedir.[11]
Özetle ifade etmek gerekirse, 1 Temmuz 2002
tarihinde Roma Statüsü’nün yürürlüğe girmesiyle, devletler, insanlık tarihinde
ilk kez, topraklarında (territory) işlenen ya da kendi vatandaşları tarafından
işlenen “en ciddi suçların (the most serious crimes)” faillerinin
yargılanmaları amacıyla kalıcı bir uluslararası ceza mahkemesinin yargı
yetkisini kabul etmişlerdir.
Bu çalışmanın amacı, aşırı ayrıntıya ve teorik tartışmalara girmeden, UCM hakkında kısa ve öz bilgi vermektedir. Bu çerçevede, UCM’nin yapısı, yargı yetkisi, başvuru ve yargılama usulü konuları sistematik bir şekilde ele alınmıştır. Çalışmanın hazırlanmasında, konuyla ilgili yazılmış yerli ve yabancı literatürün yanı sıra, Mahkeme’nin resmi internet sitesi ile kurucu antlaşması olan Roma Statüsü ve diğer mevzuattan (Rules of Procedure and Evidence vb.) da ağırlıklı olarak yararlanılmıştır. Bazı ayrıntı bilgi ve teorik konular hakkında dipnotta kısaca bilgi verilmiş ya da ilgili kaynağa atıf yapmakla yetinilmiştir.
1. ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESİ’NİN YAPISI
Roma Statüsü’nün 34. maddesine göre UCM, 4 ayrı organdan oluşmaktadır: Başkanlık (Presidency), Daireler (Chambers), Savcılık (The Office of the Prosecutor/OTP) ve Yazı İşleri (Registry).
1.1. Başkanlık
Mahkeme’nin dört temel organından biri olan Başkanlık
(Presidency), başkan, birinci başkan yardımcısı ve ikinci başkan yardımcısından
oluşmaktadır. Bu kişiler, Roma Statüsü’nün 38. maddesi gereğince, hâkimlerin
mutlak çoğunluğu tarafından 3 yıllık dönemler için seçilirler ve tekrar (en
fazla iki kez) seçilmeleri mümkündür.
Başkanlığın üç ana sorumluluk alanı vardır: Yargısal görevler, yönetim ve dış ilişkiler. Başkanlık, yargısal görevleri kapsamında, daireleri oluşturur ve bu dairelerin bakacakları davaları belirler, yazı işleri müdürünün bazı kararlarının yargısal denetimini yapar. Ayrıca, devletlerle Mahkeme arasında yapılan işbirliği anlaşmalarını imzalar. Başkanlık, Savcılık dışında, Mahkeme’nin yönetiminden ve Yazı İşleri’nin denetiminden sorumludur. Her iki tarafı da ilgilendiren ortak konularda, Savcılıkla işbirliği yapar ve birlikte çalışır. Başkanlığın dış ilişkilerle ilgili başlıca görevleri arasında, devletlerle ve diğer kurumlarla ilişkileri sürdürmek ve kamunun Mahkeme’yi daha iyi tanıması amacıyla çalışmalar yapmak sayılabilir.
1.2. Daireler
Mahkeme’nin yargı yetkisi, her birinde üç
ayrı bölüm (division) bulunan Daireler (Chambers) tarafından yerine getirilmektedir:
Ön Soruşturma (Hazırlık Soruşturması) Bölümü (The Pre-Trial Division), Kovuşturma
(Yargılama) Bölümü (The Trial Division) ve Temyiz Bölümü (The Appeals Division).
Mahkeme’de toplam 18 bağımsız[12] hâkim görev yapmaktadır,
ancak iş yükü dikkate alınarak bu rakam arttırılabilir. Hâkimler, Mahkeme’nin tam
zamanlı üyeleri tarafından 9 yıllığına seçilirler, ancak tekrar seçilemezler
(Roma Statüsü, m. 35 ve 36).
Roma Statüsü’nün 39. maddesine göre, Temyiz
Bölümü, Mahkeme’nin başkanı ve dört hâkimden oluşmaktadır. Kovuşturma ve Ön
Soruşturma Bölümlerinde ise, en az altı hâkim görev yapmaktadır.
Temyiz Dairesi, Temyiz Bölümü’nde görev yapan
beş hâkimin tamamından oluşur. Kovuşturma ve Ön Soruşturma Daireleri ise, üçer
hâkimden oluşur. Ön Soruşturma Dairesinin birçok görevi, tek hâkim tarafından
yerine getirilir. Daireye başkanlık edecek hâkim, söz konusu dairenin hâkimleri
tarafından seçilir. Temyiz Dairesi, her davada, kimin başkan olacağına karar
verir.[13]
Hâkimlerin bölümlerde görevlendirilmesi, her
bölüm tarafından yerine getirilecek fonksiyonların türüne, Mahkeme’ye seçilen
hâkimlerin niteliklerine ve tecrübelerine bağlı olarak yapılır. Her bölümde,
ceza hukuku, usul hukuku ve uluslararası hukuk uzmanlarından oluşan bir
kombinasyonun bulunmasına dikkat edilir.
Kovuşturma ve Ön Soruşturma Bölümleri,
ağırlıklı olarak ceza yargılaması tecrübesi olan hâkimlerden oluşur. Hâkimler,
bu bölümlere üç yıl için atanırlar ve bu görevleri, ilgili bölümde duruşmasına başlanmış
olan davanın sonuçlanmasına kadar devam eder. Başkanlık, Mahkeme’nin iş yükü
dikkate alarak, Ön Soruşturma Bölümünden bir hâkimin Kovuşturma Bölümünde
görevlendirilmesine veya tam tersine karar verebilir. Temyiz Bölümüne atanan
hâkimler, tüm görev sürelerince sadece bu bölümde çalışırlar.
Ön Soruşturma Dairelerinin (The Pre-Trial
Chambers) her biri, bir ya da üç hâkimden oluşur ve kovuşturma aşaması
başlamadan önce ortaya çıkan sorunları çözer (Roma Statüsü, m. 39). Dairelerin
görevi, temelde, Savcılığın yürüttüğü soruşturmaları denetlemek, soruşturma
aşamasında şüphelilerin, mağdurların ve tanıkların haklarını korumak ve
yargılamanın bütünlüğünü sağlamaktır. Ön Soruşturma Daireleri, ayrıca,
Savcılığın çağrı (celp) ve yakalama/tutuklama (arrest) taleplerinin ve
şüpheliye yöneltilen suçlamanın yerinde olup olmadığı, davanın kabul edilebilir
olup olmadığı, mağdurların mahkeme soruşturma aşamasına katılıp
katılmayacakları gibi konuları da karara bağlar (Roma Statüsü, m. 57 ve 58).
Tutuklama kararı çıkarıldığında, şüpheli tutuklandığında ve suçlama Ön Soruşturma Dairesi tarafından onaylandığında, Başkanlık, davaya bakmak üzere üç hâkimden oluşan Kovuşturma Dairesi’ni (Trial Chamber) oluşturur. Kovuşturma Dairesi’nin temel görevi, sanık haklarına saygı gösterilen, mağdurlar ve tanıkların korunduğu, hızlı ve adil bir yargılamayı sağlamaktır. Ayrıca, mağdurların yargılama aşamasına katılmaları hususunda da karar verir.
1.3. Savcılık
Savcılık, Mahkeme’nin bağımsız organıdır.
Görevi, UCM’nin yargı yetkisinde işlendiği iddia edilen suçlar ya da durumlar
(situations) hakkında bilgi toplamak ve bu bilgileri analiz etmek, soykırım,
insanlığa karşı suçlar, savaş suçları ve saldırı suçu hakkında soruşturma
başlatmak için makul bir temel (dayanak) bulunup bulunmadığına karar vermek ve
bu suçların faillerini Mahkeme önüne çıkartmaktır (Roma Statüsü, m. 42/1).
Mahkeme’nin savcısı, Taraf Devletler Genel
Kurulu (The Assembly of States Parties)[14] tarafından mutlak
çoğunlukla 9 yıllığına seçilirler, ancak tekrar seçilemezler (Roma Statüsü, m.
42/4).
Savcılık, üç bölümden oluşmaktadır: Bunlardan
ilki, delilleri toplamak ve incelemek, mağdur ve tanıkların yanı sıra hakkında
soruşturma yapılanları sorgulamak da dâhil olmak üzere soruşturma yapmakla
sorumlu Soruşturma Bölümü (Investigation Division)’dür. Soruşturma Bölümü,
gerçeği açığa çıkarmak amacıyla şüphelinin lehine ve aleyhine tüm delilleri
toplamakla yükümlüdür (Roma Statüsü, m. 42 ve 54).
Dava Bölümü (Prosecution Division)’nün soruşturma süreciyle ilgili de görevi olmasına rağmen, asıl işi Mahkeme’nin dairelerine dava açmaktır. Yargı, Tamamlama ve İşbirliği Bölümü (Jurisdiction, Complementarity and Cooperation Division) ise, Soruşturma Bölümü’nün desteği ile, alınan bilgileri ve Mahkeme’ye başvurulan durumları değerlendirir, durumları ve davaları kabul edilebilirlik açısından inceler ve Savcılığın görevlerini yerine getirmesi için gerekli olan işbirliğinin yapılması için çalışır.[15]
1.4. Yazı İşleri
Yazı İşleri, Mahkeme’nin yargısal olmayan
işlerinden ve yönetiminden sorumludur. Başında, Mahkeme’nin başkanına bağlı
olarak çalışan yazı işleri müdürü (registrar) bulunur. Yazı işleri müdürü,
hâkimler tarafından mutlak çoğunlukla 5 yıllığına seçilirler ve tekrar
seçilebilirler (Roma Statüsü, m. 43).
Yazı İşleri, Mahkeme’nin adil, tarafsız ve
açık yargılama yapmasına katkı sağlar. Yazı İşleri’nin temel işlevi, Dairelere
ve Savcılığa idari ve operasyonel destek sağlamaktır. Mahkeme’nin resmi
iletişim kanalı olarak, kamunun bilgilendirilmesinden ve sosyal yardım
programlarından da sorumludur.
Yazı İşleri, ayrıca, yargılama boyunca mağdur ve tanıkların haklarını kullanmalarına yardım eder ve gerekirse, onları korumak amacıyla gerekli önlemleri alır (Roma Statüsü, m. 43/6).[16]
2. ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESİ’NİN YARGI YETKİSİ
Öncelikle ifade edilmelidir ki, Mahkeme,
ulusal ceza adalet sistemlerinin yerine geçmeyi değil, onları tamamlamayı
hedeflemektedir. Roma Statüsü’ne göre, uluslararası suçların sorumlularını,
kendi ceza yargıları çerçevesinde yargılamak, her devletin kendi görevdir. Roma
Statüsü’nün Giriş bölümünde (Bkz. 6. ve 10. paragraflar) ve 1. maddesinde
açıkça belirtilen “tamamlayıcılık (complementarity)” ilkesi, ulusal yargı
sistemlerine öncelik tanımaktadır. Buna göre, Statü’de sayılan suçların
faillerinin yargılanmaları açısından devletler, birinci derecede sorumlu olmaya
devam etmektedir.[17] Zira devletlerin
hâkimiyetinin en önemli göstergelerinden birisi, yargı yetkisidir. Bu nedenle,
devletlerin yargı yetkisini bütünüyle uluslararası yargısal bir kuruma
devretmelerini beklemek makul bir yaklaşım olmayacaktır.
Bu bağlamda, UCM, sadece, devletler gerçek
(tam) bir soruşturma yürütme ve failleri yargılama konusunda isteksiz davrandıklarında
ya da bunu yapamadıklarında (yetersiz kaldıklarında) müdahil olabilir (Roma
Statüsü, m. 17). Dolayısıyla, ilgili devletin fail ya da failleri belirleyerek
etkili bir yargılama yaptığında, bu kişilerin artık UCM önünde yeniden
yargılanamayacakları sonucu çıkarılabilir.
Bir devlet Roma Statüsü’ne taraf olduğunda,
Statü’de düzenlenen suçlar açısından UCM’nin yargı yetkisini kabul etmiş
sayılmaktadır. Mahkeme, sadece bu suçlar Taraf Devletlerden birinin toprağında
ya da onların vatandaşlarından biri (uyruğu) tarafından işlendiği takdirde
yargı yetkisini kullanabilir (Roma Statüsü, m. 12).[18]
Özetle, UCM’nin bir devlet açısından yargı
yetkisini kullanabilmesi iki durumda söz konusu olabilir:
Ø Roma Statüsü’ne taraf olmak (m. 12/1),
Ø Roma Statüsü’ne taraf olmaksızın, belirli bir olay için yargı yetkisini tanıdığını Mahkeme’ye bildirmek (m. 12/2-3).
Ancak bu şartlar, kararları tüm üye devletler
için bağlayıcı olan BM Güvenlik Konseyi tarafından savcıya başvuru yapıldığında
(Roma Statüsü, m. 13/1-b) uygulanmaz.[19]
Roma Statüsü’nün 12. maddesinden, Statü’ye
taraf olmayan bir devletin vatandaşının taraf bir devletin toprağında,
Mahkeme’nin yargı yetkisine giren bir suç işlediğinde yargılanabileceği sonucu
çıkarılabilir.[20]
Örneğin, Statü’yü henüz imzalamamış olan
Türkiye’nin Afganistan’da gerçekleştirdiği bir askeri faaliyet nedeniyle Türk
askeri yetkililer Mahkeme önünde yargılanabileceklerdir. Benzer bir durum, Roma
Statüsü’nün 13/1-b. maddesi kapsamında, Güvenlik Konseyi tarafından savcıya
başvuru yapıldığında da söz konusu olabilecektir. Son olarak Türkiye’nin, Roma
Statüsü’ne taraf olmaksızın, belirli bir olaya ilişkin Mahkeme’nin yargı
yetkisini tanıması olasılığını da zikretmek gerekir.
UCM, yalnızca Statü’nün yürürlüğe girdiği 1
Temmuz 2002 tarihinden sonra meydana gelen olaylar hakkında yargılama yetkisine
sahiptir. Bir devlet, Statü yürürlüğe girdikten sonra taraf olmuşsa, UCM’nin
yargı yetkisini geçmişe dönük olarak kabul ettiğini deklare etmediği takdirde,
Mahkeme, bu devlet açısından Statü yürürlüğe girdikten sonra işlenen suçlar
açısından yargı yetkisini kullanamaz. Başka bir ifadeyle, söz konusu devlet
hakkında yargı yetkisini, sadece Statü’ye taraf olduktan sonra işlenen suçlar
için kullanabilir. Ancak, Mahkeme, her halükarda, 1 Temmuz 2002 tarihinden
önceki olaylar açısından yargı yetkisine sahip değildir (Roma Statüsü, m. 11).[21]
Diğer taraftan UCM, örneğin Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi’nden farklı olarak, devletleri değil, gerçek kişileri
(bireyleri) yargılamaktadır. Bizzat suçu işleyenlerin (asli faillerin) yanı
sıra, suçun işlenmesini emreden, suça teşvik eden, suç işlemeye ikna eden,
suçun işlenmesini kolaylaştırmak için yardım eden vb. kişilerin de
sorumlulukları söz konusu olabilecektir (Roma Statüsü, m. 25).
Buna karşın, suç işlediğinden şüphe edilen
tüm kişileri değil, toplanan deliller ışığında, Mahkeme’nin yargı yetkisine
giren suçların işlenmesinde en fazla sorumluluğu olanları soruşturmaktadır. Bu
kişiler, genellikle, UCM’nin yargı yetkisine giren ve suç teşkil ettiği
düşünülen eylem ya da eylemlerle ilgili emri veren üst düzey yetkililer (devlet
başkanı, genelkurmay başkanı vb.) olmaktadır. Roma Statüsü’nün 27. maddesinde,
kişilerin kendi hukuk sistemlerinde sahip oldukları dokunulmazlık (immunity)
vb. ayrıcalıkların UCM önünde yargılanmaları için engel teşkil etmeyeceği
açıkça belirtilmiştir.
Biraz daha açmak gerekirse, devletin başkanı,
hükümet üyesi, parlamento üyesi olması ya da kamu görevlisinin resmi yetkisine
dayanarak hareket etmiş olması, bu kişilere soruşturma ya da cezai sorumluluk
açısından hiçbir muafiyet sağlamaz. Ayrıca, amirler (üstler) ya da komutanlar,
kendi yetki ve kontrolleri altındaki kişiler tarafından işlenen suçlardan
sorumlu tutulabilirler (Roma Statüsü, m. 28).[22] Benzer şekilde, af da,
Mahkeme önünde bir savunma aracı olarak kullanılamaz ve Mahkeme’nin yargı
yetkisini kullanmasına engel olmaz.[23]
Diğer taraftan, failin somut adımlar atıp,
suçun icrasını başlatacak hareketleri yaparak bir suçu işlemeye teşebbüs etmesi,
ancak suçun failin kastından bağımsız sebepler nedeniyle gerçekleşmemesi
halinde, bu kişilerin cezai sorumlulukları söz konusudur. Buna karşın, suçun
işlenmesinden vazgeçen veya suçun tamamlanmasını önleyen bir kişinin, suçtan
tamamen ve kendi rızasıyla vazgeçmesi halinde, söz konusu suça teşebbüsten
dolayı cezai sorumluluğu bulunmamaktadır (Roma Statüsü, m. 25/3-f).[24] Görüldüğü üzere, Roma
Statüsü, suça teşebbüsü de tamamlanmış suç gibi cezalandırmakta, buna karşın
faillerin etkin pişmanlıktan (gönüllü vazgeçme) yararlanmalarına ve hiçbir
yaptırım uygulanmamasına olanak sağlamaktadır.
Bununla birlikte UCM, suçun işlendiği sırada
18 yaşından[25]
küçük olan kişileri yargılama yetkisine sahip değildir (Roma Statüsü, m. 26).[26] Görüldüğü üzere, Roma
Statüsü, 18 yaşının altında olan kişiler açısından cezadan indirim öngörmek
yerine, muhtemelen UCM’nin yargı yetkisindeki suçların ağırlığını dikkate
alarak, bu kişileri yargı yetkisi dışında bırakmıştır. Ancak, yukarıda
belirtilen tamamlayıcılık ilkesi gereğince, bu kişilerin iç hukuk mekanizmaları
tarafından yargılanabilecekleri düşünülmektedir.
Bu arada, Roma Statüsü’nün 29. maddesinde,
Mahkeme’nin yargı yetkisinde bulunan suçlar hakkında zamanaşımının (statute of
limitations) uygulanmayacağı açıkça ifade edilmiştir.[27]
Roma Statüsü’nün 30. maddesinde suçun manevi
unsuru olan kast düzenlenmiştir. Madenin 1. fıkrasında kast, “Mahkemenin yargı
yetkisine giren bir suçun isteyerek (intent) ve bilerek (knowledge) işlenmesi”
olarak ifade edilmiştir. Maddenin 2. fıkrasında, istemenin, 3. fıkrada ise
bilmenin ne anlama geldiği açıklanmıştır.
UCM, bir bütün olarak tüm uluslararası toplumu ilgilendiren en ciddi suçları yargılama yetkisine sahiptir. Bunlar: soykırım, insanlığa karşı suçlar, savaş suçları ve saldırı suçudur (Roma Statüsü, m. 5).[28]
2.1. Soykırım
Roma Statüsü’ne göre, soykırım (genocide);
bir ulusal, etnik, ırksal ya da dini gurubu, bütünüyle ya da kısmen yok etmek
amacıyla işlenen eylemleri ifade etmektedir.[29] Bunlar:
Ø Bir gurubun üyelerini öldürmek,
Ø Bir gurubun üyelerinin bedensel ya da zihinsel açıdan ciddi zarar görmelerine neden olmak,
Ø Kasti olarak bir gurubun yaşam koşullarında bütünüyle ya da kısmen fiziksel zararlara (yıkıma) yol açmak,
Ø Bir gurup içerisinde doğumları engellemeye yönelik tedbirler almak,
Ø Bir guruptaki çocukları zorla başka bir guruba transfer etmek (Roma Statüsü, m. 6).[30]
Maddede geçen “herhangi biri” (any of the following acts) kelimesinden, soykırım suçunun “seçimlik hareketli” suçlardan olduğu, dolayısıyla bu eylemlerden yalnızca birisinin gerçekleştirilmesinin suçun oluşması için yeterli olacağı anlaşılmaktadır.
2.2. İnsanlığa Karşı Suçlar
İnsanlığa karşı suçlar (crimes against humanity), herhangi bir sivil topluluğa karşı yaygın (geniş çaplı) ya da sistematik saldırıların bir parçası olarak gerçekleştirilen aşağıdaki eylemleri kapsamaktadır. Bu suç da, soykırım gibi, seçimlik hareketli bir suç olarak düzenlenmiştir:
Ø Kasten öldürme (Cinayet),
Ø İmha (yok etme),
Ø Köleleştirme,
Ø Sınır dışı etme ya da halkın zorla göç ettirilmesi,
Ø Hapsetme ya da uluslararası hukukun temel kurallarını ihlal eden diğer ciddi özgürlükten yoksun bırakmalar,
Ø İşkence,
Ø Tecavüz, seks köleliği, fuhşa zorlama, zorla hamile bırakma, kısırlığa zorlama ya da benzer ağırlıktaki her türlü cinsel şiddet,
Ø Belirli bir guruba siyasi, ırksal, ulusal, etnik, kültürel, dini ya da cinsiyet temelli zulmetme,
Ø Kişilerin zorla kaybedilmesi,
Ø Irkçılık suçu,
Ø Kasten büyük acılara ya da ciddi bedensel/zihinsel yaralanmalara yol açan benzer karakterdeki diğer insanlık dışı eylemler (Roma Statüsü, m. 7/1).[31]
Roma Statüsü’nün 7. maddesinin 2. fıkrasında, 1. fıkrada geçen köleleştirme, işkence ve ırkçılık gibi bazı terimlerin ne anlama geldikleri açıklanmıştır. Son fıkrasında ise, cinsiyet (gender) kelimesinin erkek ve dişiyi (male and female) ifade ettiği belirtilmiştir.
2.3. Savaş Suçları
Savaş suçları (war crimes),
Ø Cenevre Sözleşmelerinin (12 Ağustos 1949) ağır ihlallerini,
Ø Uluslararası hukukun yerleşmiş çerçevesi kapsamında, hukukun ve uluslararası nitelikte olan/olmayan silahlı yatışmalarda uygulan teamüllerin (customs), diğer ciddi ihlallerini içermektedir.
Bu kapsamda yasaklan eylemlerden bazıları
şunlardır:
Ø Kasten öldürme,
Ø Sakatlama, kötü muamele ve işkence,
Ø Rehin alma,
Ø Kasten sivil halka saldırmak,
Ø Kasten dine, eğitime, sanata, bilime ya da hayır işlerine ayrılmış binalara, tarihi anıtlara ya da hastanelere saldırmak,
Ø Yağmalama,
Ø Tecavüz, seks işçiliği, zorla hamile bırakma ya da her türlü cinsel şiddet,
Ø 15 yaşının altındaki çocukları silahlı kuvvetlere/guruplara alma ya da kaydetme veya onları savaşa aktif olarak dâhil etmek (Roma Statüsü, m. 82).[32]
2.4. Saldırı Suçu
31 Mayıs 2010 ve 11 Haziran 2010 tarihleri
arasında, Uganda’nın Kampala şehrinde düzenlenen “Roma Statü’sünü Gözden
Geçirme Konferansı” sırasında, Taraf Devletler Genel Kurulu, saldırı suçunun
(the crime of aggression) Mahkeme’nin yargı yetkisinde bulunan suçlar arasına
dâhil edilmesini kabul etmiştir.
Buna göre saldırı suçu, bir devlet tarafından
başka bir devletin egemenliğine (hâkimiyetine), toprak bütünlüğüne ya da siyasi
bağımsızlığına karşı silahlı güç kullanmak için plan ve hazırlık yapmayı, bu
planı eyleme geçirmeyi ve uygulamayı ifade eder (Roma Statüsü m. 8 bis3/1).
Saldırı eylemleri arasında;
Ø İstila,
Ø Askeri işgal,
Ø Niteliği, ağırlığı ve derecesi dikkate alındığında BM Şartı’nı açıkça ihlal ettiğinin değerlendirilmesi halinde, zor kullanarak ilhak (kendi topraklarına katma), sahil (kıyı) ve limanları kuşatma yer almaktadır (Roma Statüsü m. 8 bis3/2).
3. ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESİ’NE BAŞVURU VE YARGILAMA USULÜ
Bu başlık altında, Savcılık tarafından soruşturmaya başlanılmasından, UCM tarafından verilen kararın kesinleşmesine kadar geçen yargılama sürecine kısaca değinilecektir.
3.1. Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne Başvuru ve Soruşturmaya Başlanılması
UCM Savcısı, bir soruşturmaya (ya da
araştırmaya) üç farklı şekilde başlayabilir:
Ø Roma
Statüsü’ne taraf her devlet,[33] Savcıya soruşturma
yapması için başvurabilir (Roma Statüsü, m. 13/1-a ve 14).[34]
Ø BM
Güvenlik Konseyi, BM Şartı’nın 7. Bölümü çerçevesinde, Savcıya soruşturmaya
başlaması için başvurabilir (Roma Statüsü, m. 13/1-b).[35]
Ø Savcılık,
güvenilir kaynaklardan aldığı bilgiye dayanarak[36] re’sen (kendi
inisiyatifiyle) soruşturma başlatabilir (Roma Statüsü, m. 13/1-c ve 15). Bu
durumda, Savcının, üç bağımsız hâkimden oluşan Ön Soruşturma Dairesi’nden
soruşturma izni alması gerekmektedir (Roma Statüsü, m. 15/3).
Yukarıda da ifade edildiği üzere, Savcılık,
Roma Statüsü’nün yürürlüğe girdiği 1 Temmuz 2002 tarihinde ve sonrasında, Taraf
Devletlerin vatandaşları tarafından ya da bir Taraf Devletin toprağında işlenen
soykırım, insanlığa karşı suçlar ve savaş suçlarını araştırmak ve soruşturmakla
görevlidir.[37]
Bir durum soruşturma için UCM’ye taşındığında
Savcılık, öncelikle, iddia edilen suçlarla ilgili Mahkeme’nin yetkili olup
olmadığına karar verir. Mevcut bilgilerin kapsamlı bir analizinden sonra,
soruşturmaya başlamak için makul bir temel olup olmadığına karar verir. Bu
şekilde; soykırım, insanlığa karşı suçlar ya da savaş suçları işlenmiş olabilir
mi ve eğer öyleyse, 1 Temmuz 2002’den sonra mı işlendiği hususları ortaya konulmalıdır.
Savcılık, ayrıca, ulusal yetkililerin, suçların faili olduğu iddia edilenler
hakkında gerçek bir soruşturma ya da yargılama yapıp yapmadıklarını da tespit
etmelidir. Son olarak, ilgili devletlere, yargı çevrelerinde soruşturma
başlatma niyetini bildirmelidir (Roma Statüsü, m. 18).
Savcılık, suçun işlendiği iddia edilen
yerlere delil toplamaları için soruşturmacılarını (invetigators) gönderebilmektedir.
Soruşturmacılar, şüphelinin lehine ve aleyhine olan tüm delilleri toplamakla
görevlidir. Savcılık, gerektiğinde, devletlerden ve uluslararası
organizasyonlardan yardım ve işbirliği de talep edebilir (Roma Statüsü, m. 54).
Mahkeme, Roma Statüsü’nün 17/1. maddesi kapsamında,
aşağıdaki nedenlerden birine dayanarak davanın kabul edilemez (inadmissible)
olduğuna karar verebilir:
Ø Davanın yargılama yetkisine sahip devlet tarafından soruşturuluyor olması,
Ø Davanın yargılama yetkisine sahip devlet tarafından soruşturulmuş olması ve ilgili kişi hakkında takipsizlik kararı (kovuşturmaya yer olmadığına dair karar) verilmiş olması,
Ø İlgili kişi hakkında şikâyet edilen hususlarla ilgili daha önce de UCM tarafından yargılama yapılmış olması,[38]
Ø Davanın, UCM tarafından daha ileri bir adım atılmasını haklı kılacak ölçüde yeterli ağırlıkta (önemde) olmaması.
Yukarıda değinilen tamamlayıcılık ilkesinin yansıması olan ilk iki durumda davanın kabul edilemez bulunması, şüphesiz ki ilgili devletin gerçek bir soruşturma yürütme konusunda istekli ve bunu yapabilecek kapasitede olmasına bağlıdır. Tersi bir ifadeyle, aynı olayla ilgili iç hukukta zaten soruşturma yapılmış olması ya da hâlihazırda yapılıyor olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı verilmesi, ilgili devletin bu soruşturmalar konusunda isteksiz davranmaması ve/veya yetersiz olmaması halinde söz konusu olabilir.[39]
3.2. Yakalama Emri Çıkarılması
Bir soruşturmaya başladıktan sonra, sadece Ön
Soruşturma Dairesi, Savcılığın talebi üzerine, ilgili kişinin UCM’nin yargı
yetkisi içerisinde bir suç işlediğine inanmak için makul nedenler bulunduğunda,
yakalama emri (warrant of arrest) ya da çağrı kâğıdı (summons to appear)
çıkarabilir. Diğer taraftan, ancak kişinin soruşturma ya da yargılamayı
engellemesi ya da tehlikeye atması durumunda ve/veya kişinin suç işlemeye devam
etmesini önlemek amacıyla yakalama emri çıkarılabilir (Roma Statüsü, m. 58/1ve
58/7).
Savcılık yakalama emri ya da çağrı kâğıdı
çıkarılmasını talep ettiğinde, hâkimlere aşağıdaki bilgileri sunmalıdır:
Ø Kişinin
adı,
Ø Kişinin
işlediği düşünülen suçların tanımı,
Ø Olayların
(suç olduğu iddia edilen eylemlerin) kısa özeti,
Ø Kişinin
aleyhine olan delillerin özeti,
Ø Savcılığın
niçin kişinin yakalanmasının gerekli olduğunu düşündüğüne dair nedenler (Roma
Statüsü, m. 58/2).
Mahkeme’nin, kendine has bir polis gücü
bulunmamaktadır. Bu nedenle, şüphelileri doğrudan yakalama yetkisi ve imkânına
sahip değildir. Dolayısıyla, şüphelilerin yakalanması ve teslim edilmesi, ancak
devletlerin işbirliği ile mümkün olabilmektedir. Roma Statüsü’ne göre, Taraf
Devletler, araştırma ve soruşturmalarda, Mahkeme ile tam bir işbirliği yapmak
zorundadırlar (m. 86-102).[40] Bir taraf devlet,
işbirliği talebine uygun davranmadığında Mahkeme, sorunu, daha ileri adımlar
atması için Taraf Devletler Genel Kurulu’na taşıyabilir.
Mahkeme’deki yargılama Güvenlik Konseyi
tarafından başlatıldığında, işbirliği yapma görevi, Statü’ye taraf olup
olmadığına bakılmaksızın, tüm BM Üyesi Devletleri kapsayacak şekilde
genişlemektedir. Bu arada, yakalama emirlerinin geçerliliği, yaşam boyunca
devam etmektedir.[41]
Bir kişi yakalandığında, en hızlı şekilde, gözaltına alındığı devletin yetkili adli makamının önüne çıkarılır. Burada, yakalama emrinin gerçekten yakalanan kişi hakkında olup olmadığına, kişinin usulüne uygun yakalanıp yakalanmadığına ve haklarına saygı gösterilip gösterilmediğine karar verilir. Yakalanan kişinin teslim edilmesine hükmedildiğinde, bu kişi Mahkeme’ye intikal ettirilir ve Hollanda’nın Hague şehrinde bulunan Gözaltı Merkezi’nde tutulur.[42]
3.3. Suçlamaların Onaylanması
Şüpheliler, Hague şehrine ulaştıktan sonra,
en kısa sürede Mahkeme önüne çıkarılırlar. İlk duruşmada, Ön Soruşturma
Dairesi, şüphelinin kimliğini teyit eder, şüpheliye hakkındaki suçları anlatır,
yargılamanın yapılacağı dili ve suçlamaların onaylanmasıyla ilgili sonraki
duruşmanın tarihini belirler. Asıl yargılamaya başlamadan önceki suçlamaların onaylanması
(confirmation of charges)[43] duruşmasında Savcılık,
davanın kovuşturma aşamasına taşınması için yeterli delil sunmalıdır. Şüpheli,
savunmasında, suçlamalara itiraz edebilir, Savcılığın delillerini kabul
etmeyebilir ve kendi delillerini sunabilir. Bu duruşma, mağdurların
temsilcilerinin yanı sıra, savcı, hakkında soruşturma yapılan kişi ve müdafi
huzurunda yapılır. Ancak, şüpheli duruşmada bulunma hakkından feragat edebilir
(Roma Statüsü m. 61).
Suçlamaların onaylanması duruşmasının
ardından Ön Soruşturma Dairesi aşağıdaki kararlardan birini verebilir:
Ø Suçlamaları onaylamayı reddedebilir (bu
durumda Savcılık ek deliller toplayarak yeniden suçlamaların onaylanmasını
talep edebilir),
Ø Duruşmayı erteleyebilir ve Savcılıktan daha
fazla delil sunma, daha kapsamlı bir soruşturma yapma ya da mevcut deliller
başka bir suçun işlendiğini göstermesi halinde suçlamaları değiştirme konusunu
değerlendirmesini isteyebilir.
Ø Suçlamaları onaylayabilir ve davayı kovuşturma
yapılması için tevdi eder (Roma Statüsü m. 61/7).
Onaylama duruşmasının amacı, yeterli yasal temel olmaksızın yargılama yapılmasını önleyerek şüphelilerin haklarını korumaktır.[44] Suçlamaların onaylanmasından sonra, Başkanlık, yargılamanın sonraki aşaması olan kovuşturmayı yapması için bir Kovuşturma Dairesi oluşturur (Roma Statüsü m. 61/11).[45]
3.4. Kovuşturma Aşaması
Kovuşturma (trial), hâkimler tarafından aksi
kararlaştırılmadığı takdirde, Mahkeme’nin yerleşik bulunduğu Hollanda’nın Hague
şehrinde yapılır (Roma Statüsü, m. 62). Yargılama süresince kural olarak sanık
hazır bulundurulur (Roma Statüsü, m. 63/1 ve 67/1-d).[46] Daire, bir davada,
mağdurların ve tanıkların güvenliğini sağlamak ya da delil niteliğindeki bazı
önemli belgelerin gizliliğini korumak amacıyla kapalı (gizli) yapılmasına karar
vermedikçe, kovuşturma kural olarak açık (aleni) yapılır (Roma Statüsü, m. 64/7
ve 68/2).
Duruşmanın başında, Kovuşturma Dairesi,
sanığın yüzüne karşı suçlama nedenlerini okur ve bunları anlayıp anlamadığını
sorar. Daha sonra sanığa, suçu kabul (ikrar) edip etmediğini sorar (Roma
Statüsü, m. 64/8-a).
Sanığın suçunu kabul etmesi durumunda
yapılacak işlemler Statü’nün 65. maddesinde açıklanmıştır: Buna göre; sanığın
ikrarda bulunmanın mahiyetini ve sonuçlarını tam olarak anlaması, ikrarı
avukatıyla yeterli ölçüde görüştükten sonra ve gönüllü olarak yapması, suçun
ikrarının davanın gerçekleri ile de bağdaşması şartlarının birlikte bulunması
halinde, sanık bu suçtan mahkûm edilebilir. Aksi takdirde, bu ikrar hiç
yapılmamış farz edilir. Görüldüğü üzere, suçun ikrarı otomatik olarak mahkûmiyet
için yeterli görülmemiş ve belirli şartlara bağlanmıştır.
Duruşmada, Savcılık ve Müdafaa Makamı, kendi
delillerini sunma imkânına sahiptir. Savcılık, sanığın suçluluğunu makul
şüphenin ötesinde ispat eden deliller sunmalıdır. Bu deliller, dokümanlar
(belgeler), somut nesneler ya da tanık ifadeleri olabilir. Savcılık, ayrıca,
sanığın masum olduğuna dair (lehine) delilleri de ortaya koymalıdır. İlk olarak
Savcılık sunumunu yapar ve tanığı yemin etmeye çağırır. Savcılığın tanığı
sorgulamasının ardından, Müdafaa Makamı da aynı imkâna sahiptir. Savcılık bütün
delilleri sunduktan sonra sıra, müdafi yardımıyla delillerinin sunmak üzere
sanıktadır (Roma Statüsü, m. 61).
Aşağıda değinileceği üzere, kişisel hakları etkilendiğinde, Mahkeme, yargılamanın her aşamasında mağdurların da görüş ve endişelerini sunmalarına müsaade edebilmektedir (Roma Statüsü, m. 68/3).
3.5. Sanıkların Hakları
Herkes, Mahkeme önünde suçluluğu kanıtlanana
kadar masum kabul edilmektedir. Bu nedenle Savcılık, şüphelinin suçlu olduğunu
kanıtlamalıdır. Mahkeme, sadece suçlamaların makul şüphenin ötesinde (beyond
reasonable doubt) kanıtlandığına inandığında sanığı mahkûm edecektir (Roma
Statüsü, m. 66). Görüldüğü üzere Mahkeme, suçlamaların hiçbir şüpheye yer
bırakmaksızın kanıtlanması yerine, makul şüphenin ötesinde kanıtlanmasını
yeterli kabul etmiştir. Bu nedenle, son derece ilginç ve tartışmaya açık bir
hükümdür.
Sanıklar yargılama boyunca duruşma salonunda
hazır bulunurlar ve açık, adil ve tarafsız bir şekilde yargılanma hakları
vardır. Bu kapsamda sanıkların sahip oldukları güvenceler Mahkeme’nin yasal
belgelerinde (Örneğin bkz. Roma Statüsü, m. 67)[47] sayılmıştır. Bunlardan
bazıları şu şekildedir:
Ø Kendi
seçtikleri bir müdafi (avukat) tarafından savunulmak, kendi delillerini sunmak
ve tanıklarını dinletmek, tam olarak anladıkları ve konuşabildikleri bir dili
kullanmak,
Ø Suçlamalar
hakkında tam olarak anladıkları ve konuşabildikleri bir dilde ayrıntılı şekilde
bilgilendirilmek,
Ø Savunma
hazırlamak için yeterli zaman ve imkâna sahip olmak ve müdafi ile rahatça ve
gizli bir şekilde iletişim kurmak,
Ø Fazla
gecikmeden (en hızlı şekilde) yargılanmak,
Ø İfade
vermeye ve suçu kabul etmeye zorlanmamak, suçlu ya da masum olduğu yönünde
çıkarım yapılmaksızın sessiz kalmak,
Ø Savcılıktan
suçsuzluğunu ispat edecek ya da cezasını hafifletecek lehe delillerin
toplanmasını talep etmek.
Ayrıca, sanıklar, adli (hukuki) yardımdan
faydalanma hakkına sahiptirler ve bu yardım, ücretini karşılayamadıklarında,
Mahkeme tarafından ücretsiz sağlanır (Roma Statüsü, m. 67/1-d). Gözaltında
(detention) bulunanlar, yargılama sırasında serbest bırakılmayı talep
edebilirler. Reddedilmesi halinde karar, belirli aralılıklarla (en fazla 120
günde bir),[48]
ilgili daire tarafından gözden geçirilir. Savcılık ya da gözaltındaki kişinin
talebi üzerine, bu karar her zaman değiştirilebilir (Roma Statüsü, m. 60).
Diğer taraftan, hukuka aykırı yakalama ya da gözaltının mağduru olan herkesin tazminat talep etme hakkı vardır. Mahkeme, ciddi ve açık bir adli hata yapıldığı sonucuna varırsa tazminata hükmedebilir (Roma Statüsü, m. 85).[49]
3.6. Mağdurların Yargılamaya Katılması
Mağdur, UCM’nin yargı yetkisinde bulunan bir
suçun işlenmesi sonucunda zarar gören kişi, kurum ya da organizasyondur. Bu
zarar, bedensel, psikolojik ya da maddi zarar olabilir. Mağdurlar, UCM önünde,
daha önce hiçbir uluslararası ceza mahkemesi tarafından tanınmayan haklara
sahiptirler.[50]
Mağdurlar, yargılamaya çeşitli şekillerde
müdahil olabilirler:
Ø Savcılığa bilgi gönderebilir ve soruşturma başlatmasını talep edebilirler.
Ø Yargılama sırasında, gönüllü olarak, tanık sıfatıyla ifade verebilirler.
Ø Yasal temsilcileri vasıtasıyla yargılamaya katılabilir, görüş ve önerilerini bildirebilirler.
Ø Bazı durumlarda, yargılamaya katılan mağdurlar, sanığın lehine ya da aleyhine deliller sunabilirler ya da taraflarca sunulan delillere itiraz edebilirler.
Ø Mağdurlar uğradıkları zararın giderilmesini talep edebilirler (Örneğin bkz. Roma Statüsü m. 68 ve 75. maddeleri)
Ancak, bir mağdurun uğradığı zararın giderilmesini talep edebilmesi için mutlaka yargılamaya müdahil olması şart değildir. Diğer bir ifadeyle, Mahkeme, re’sen de zararın giderilmesine hükmedebilir.[51]
3.7. Hüküm ve Cezalar
Taraflar kendi delillerini sunduklarında,
Savcılık ve Savunma makamlarına son kez söz verilir. Savunma tarafı, her zaman
son olarak söz alır.
Hüküm açık olarak ve mümkün olduğunca
yargılamaya katılan sanık, mağdur ve onların yasal temsilcileri huzurunda
verilir (Roma Statüsü m. 76/4).
Hüküm, tüm deliller ve yargılama süreci
birlikte değerlendirilerek verilir. Suçlamaların çerçevesini oluşturan olaylar
dışındaki bir olaya ya da tartışılmayan bir delile dayanarak hüküm kurulamaz.
Karar, oyçokluğu ile alınır (Roma Statüsü m. 74/2-3).
Mahkeme, eski hale getirme (restitution),
iyileştirme (rehabilitation) ve tazminat (compensation) dâhil olmak üzere,
farklı şekillerde mağdurun uğradığı zararın giderilmesine (reparation)
hükmedebilir. Mağdurun zararının doğrudan sanık tarafından ya da bu amaçla
kurulan Fondan (Trust Fund)[52] karşılanmasına karar verebilirler
(Roma Statüsü m. 75/1-2).
Hâkimler; hapis cezasına, bu ceza ile
birlikte para cezasına, belirli haklardan yoksun bırakılmasına, doğrudan ya da
dolaylı olarak suçtan elde edilen malvarlığına el konulmasına da karar
verebilirler. Maksimum hapis cezası, 30 yıldır. Ancak Mahkeme, işlenen suçun
ağırlığını ve sanığın kişisel durumunu dikkate alarak, bazı istisnai davalarda,
ömür boyu hapis cezasına da hükmedebilir (Roma Statüsü m. 77).[53] Buna karşın, Roma
Statüsü’nde ölüm cezası öngörülmemiştir.
Diğer taraftan, kişiler hapis cezasının üçte
ikisini çektiklerinde ya da müebbet hapse mahkûm olanlar 25 yılı hapiste
geçirdiklerinde Mahkeme, cezayı indirip indirmeyeceğine karar vermek üzere
hükmü gözden geçirir. Bu kararı verirken mahkûmun yargılama sırasında yardımcı
olup olmadığı, mağdurların zararlarını giderip gidermediği gibi hususları
dikkate alır (Roma Statüsü m. 110).
Mahkûm edilen kişiler, gönüllü olduklarını daha önceden bildiren devletler arasından Mahkeme’nin belirleyeceği bir devlette hapis cezalarını çekerler (Roma Statüsü, m. 103/1-a). Mahkeme’nin kendisine ait bir ceza infaz kurumu bulunmamaktadır.
3.8. Temyiz ve Düzeltme
Tüm taraflar (mahkûm edilen kişi, Savcılık,
mağdurların yasal temsilcileri vb.), Ön Soruşturma ve Kovuşturma Dairesinin
kararlarını 30 gün içerisinde temyiz (appeal) edebilirler.[54] Savcı ve/veya mahkûm,
usulü hata (procedural error), olaylara ilişkin hata (error of fact) ya da
hukuki hata (error of law) gerekçesiyle mahkûmiyet ya da beraat kararlarına
karşı temyize başvurabilir. Ayrıca, yargılama ya da kararın adilliğini ya da
güvenirliğini etkileyen başka herhangi bir nedenle de (özellikle suçla ceza
arasındaki orantısızlık nedeniyle) temyize başvurabilirler (Roma Statüsü, m.
81/1-2).
Temyiz Dairesi, kararı bozabilir ya da düzeltebilir,
bunların dışında başka bir Kovuşturma Dairesi önünde yeni bir kovuşturma
yapılmasına da karar verebilir (Roma Statüsü, m. 83/2).
Kovuşturma Dairesi aksi yönde bir karar
vermedikçe, mahkûm edilen kişi, temyiz süresince tutuklu kalır. Ancak, belirli durumlar
dışında, mahkûm edilen kişinin gözaltında kaldığı süre hükmedilen hapis
cezasını geçerse, bu kişi derhal serbest bırakılır. Diğer taraftan, beraat
kararı verilen bir davada, istisnai nedenler bulunmadıkça, sanık derhal tahliye
edilir (Roma Statüsü, m. 81/3).
Mahkûm edilen kişi (ölümü halinde belirli
derecedeki yakınları) ya da Savcılık, aşağıda belirtilen durumlarda “nihai
mahkûmiyet kararının ya da cezanın” düzeltilmesi/gözden geçirilmesi (revision)
için başvurabilir:
Ø Yeni ve önemli bir delil ortaya çıkması,
Ø Karara esas alınan bir delilin yanlış, sahte ya da tahrif edilmiş olduğunun sonradan ortaya çıkması,
Ø Bir ya da daha fazla hâkimin görevini kötüye kullandığının ya da ihmal ettiğinin tespit edilmesi (Roma Statüsü, m. 84/1).
Temyiz Dairesi, başvurunun haklı temelleri olduğu
kanaatine varırsa, asıl Kovuşturma Dairesinin tekrar toplanmasına, yeni bir Kovuşturma
Dairesi oluşturulmasına karar verebilir ya da yargılama yetkisini bizzat kendisi
kullanabilir (Roma Statüsü, m. 84/2).[55]
SONUÇ
Tarih boyunca çok sayıda örneği yaşanan ve yaşanmaya
da devam eden, örneğin soykırım ya da insanlığa karşı suç oluşturan eylemlerin,
ilgili devletlerin en üst düzey yöneticilerinin bilgisi ve onayı dâhilinde gerçekleştirilmemiş
olması mümkün gözükmemektedir. Bu olgu, ulusal ve uluslararası hukukun, çoğunlukla,
böylesine vahim suçların failleri hakkında uygulan(a)maması ve ulusal adalet
mekanizmalarının bu kişiler hakkında işletil(e)mesi sonucunu doğurmaktadır. Bu çerçevede,
ulusal makamların bu işlevini tamamlayıcı nitelikte uluslararası kalıcı ve
etkin bir mekanizma kurma fikri güçlü bir şekilde ortaya çıkmıştır. İşte UCM,
bu ihtiyacı karşılamak üzere hayata geçirilmiştir.
Kalıcı bir uluslararası ceza mahkemesi
kurulması, Statüsünde önceden açıkça belirtilen suçlar hakkında ve yürürlüğe
girdikten (1 Temmuz 2002) sonraki eylemleri yargılama yetkisine sahip olması,
daha önceki tecrübeler (Nürnberg, Tokyo, Ruanda ve Eski Yugoslavya Ceza
Mahkemeleri)[56]
hakkındaki “kanunilik[57] ve “doğal hâkim”
ilkelerine aykırı oldukları yönündeki eleştirileri büyük oranda karşılamıştır. BM
eski Genel Sekreteri Kofi Annan’ın ifadesiyle, UCM'nin kuruluşu, "hukukun
üstünlüğü ve evrensel insan hakları açısından dev bir adım ve gelecek
nesillere bir ümit kaynağı" niteliğinde kabul edilebilir.[58]
Diğer taraftan, yalnızca kalıcı uluslararası
bir ceza mahkemesi kurularak, aynı zamanda ağır insan hakkı niteliğindeki suç
teşkil eden bazı eylemlerin kesin olarak önlenebileceğini düşünmek, elbette ki,
makul bir beklenti olmayacaktır. Ancak, bu tür eylemlere karşılık cezai
yaptırım uygulayacak, adil ve etkin ulus üstü bir mekanizmanın varlığının, en
azından caydırıcılık (suçu önleme) açısından yadsınamaz bir işleve sahip
olacağı kabul edilmelidir. UCM’nin yapısı, işleyişi ve yargı yetkisiyle ilgili
önemli eleştiriler getirilebilse de, şu ana kadar dikkate değer bir fonksiyon icra
ettiği söylenebilir.
Sonuç olarak, yöneltilen eleştiriler dikkate
alınarak[59]
gelişen ve değişen şartlara göre Roma Statüsü’nde gerekli reformların yapılması
önerilebilir. Ancak, tüm uluslararası toplumu ilgilendiren suçlarla mücadelenin
sadece tek bir yargısal organın omuzlarına yüklenebilecek bir sorumluluk
olmadığı akılda tutularak, taraf olsun ya da olmasın tüm devletlerin Mahkeme
ile tam bir işbirliği yapması gerektiği vurgulanmalıdır.
KAYNAKÇA
Aksar, Yusuf.
Evrensel Yargı Kuruluşları. Ankara:
Seçkin Yayıncılık, 2007.
Azarkan, Ezeli.
Nuremberg’ten
Bahadır,
Oktay. “İnsan Haklarının Uluslararası Yargısal
Korunması: Uluslararası Ceza Mahkemeleri”, Terazi Hukuk Dergisi. Yıl.5,
Sayı.46, Haziran 2010, ss.159-170.
http://www.icc-cpi.int/EN_Menus/ICC/Pages/default.aspx
http://www.nytimes.com/2015/06/16/opinion/south-africas-disgraceful-help-for-president-bashir-of-sudan.html?_r=0,
(22 Haziran 2015).
http://www.ucmk.org.tr
http://www.un.org/press/en/1998/19980720.l2890.html,
(28 Ocak 2021).
https://www.icc-cpi.int/cases,
(27 Ocak 2021).
https://www.icc-cpi.int/itemsDocuments/2020-PE/2020-pe-report-eng.pdf
(27 Ocak 2021).
https://www.icc-cpi.int/pages/crm-decisions.aspx,
(27 Ocak 2021).
Kurşun,
Günal. 101 soruda Uluslararası Ceza Mahkemesi.
Ankara: İnsan Hakları Gündemi Derneği, 2011, http://www.ucmk.org.tr/dosya/Yayin/101SorudaUcm.pdf, (4 Nisan 2015).
Morris,
Madeline. “The Democratic Dilemma of the International
Criminal Court”, Buffalo Criminal Law
Review. Sayı.5, 2002, ss.591-599,
http://scholarship.law.duke.edu/faculty_scholarship/82,
(26 Ocak 2021).
Morris,
Madeline. “The Jurisdiction of the International
Criminal Court Over Nationals of Non-Party States”, ILSA Journal of International & Comparative Law. Sayı.6,
2000, ss.363-369, http://scholarship.law.duke.edu/faculty_scholarship/2124,
(26 Ocak 2021).
Office
of the Prosecutor: Strategic Plan 2016-2018.
http://www.icc-cpi.int/iccdocs/asp_docs/ASP14/ICC-ASP-14-22-ENG.pdf#search=strategic,
(31 Ekim 2015).
Report
of the International Criminal Court-A/69/321.
http://www.icc-cpi.int/iccdocs/presidency/ICC-Rep-UNGA-30-10-2014-Eng.pdf,
(31 Ekim 2015).
Rome
Statute of the International Criminal Court. http://www.icc-cpi.int/NR/rdonlyres/ADD16852-AEE9-4757-ABE7-9CDC7CF02886/283503/RomeStatutEng1.pdf,
(19 Eylül 2015).
Rules
of Procedure and Evidence. http://www.icc-cpi.int/iccdocs/PIDS/legal-texts/RulesProcedureEvidenceEng.pdf,
(26 Ocak 2021).
Sarıgüzel,
Hacı. “Uluslar Arası Ceza Mahkemesi”, Uyuşmazlık Mahkemesi
Dergisi. Cilt.1, Sayı.3, Haziran 2014, ss.230-273.
Scharf,
Michael P. “The Politics of Establishing an
International Criminal Court”, Duke Journal
of Comparative & International Law.
Sayı.6, 1995, ss.167-174, http://scholarship.law.duke.edu/djcil/vol6/iss1/7,
(25 Eylül 2015).
Şen, Ersan.
Uluslararası Ceza Mahkemesi. Ankara:
Seçkin Yayıncılık, 2009.
Telli, Kutluay. Cezasızlık
Olgusuna Karşı Uluslararası Ceza Mahkemesi. İstanbul: XII Levha Yayıncılık,
2015.
Tezcan, Durmuş, Mustafa
Ruhan Erdem, Oğuz Sancakdar, ve Rifat Murat Önok.
İnsan Hakları El Kitabı. 4. Baskı, Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2011.
[1] Bu çalışmanın İngilizce versiyonu oktaybahadir.blogspot.com adresinde yayımlanmıştır.
[2]
Understanding the International Criminal Court, s.3, http://www.icc-cpi.int/iccdocs/PIDS/publications/UICCEng.pdf,
(24 Ocak 2021).
[3] Uluslararası Ceza Mahkemeleri
Mekanizması (The Mechanism for International Criminal Tribunals), Ruanda
Uluslararası Ceza Mahkemesi (the International
Criminal Tribunal for Rwanda) ve Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza
Mahkemesi (the International Criminal Tribunal for
the former Yugoslavia)’nin temel görevlerini yerine getirmek üzere,
BM tarafından 22 Aralık 2010 tarihinde kurulmuştur. Bu Mekanizma, iki bölümden
oluşmaktadır: Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin görevlerini devralan bölüm
1 Temmuz 2012 tarihinde, Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin
görevlerini devralan bölüm ise 1 Temmuz 2013 tarihinde faaliyete geçmiştir.
Ayrıntılı bilgi için bkz. http://www.unmict.org
[4] Ad-hoc mahkemeler hakkında
ayrıntılı bilgi ve “kanunilik ve doğal hâkim” ilkeleri açısından eleştirisi
için bkz. Ersan Şen, Uluslararası Ceza
Mahkemesi, Ankara: Seçkin
Yayıncılık, 2009, ss.19-29.
[5] Neden yeni ve kalıcı bir
uluslararası ceza mahkemesine ihtiyaç duyulduğu hakkında ayrıntılı bilgi ve
yorum için bkz. Michael P. Scharf, “The Politics of Establishing an
International Criminal Court”, Duke Journal
of Comparative & International Law,
Sayı.6, 1995, ss.167-170, http://scholarship.law.duke.edu/djcil/vol6/iss1/7,
(25 Eylül 2015); Kutluay Telli,
Cezasızlık Olgusuna Karşı Uluslararası Ceza Mahkemesi, İstanbul: XII Levha
Yayıncılık, 2015, ss.13-20.
[6] Roma Statüsü, uluslararası hukuk
açısından, uluslararası bir andlaşma niteliğindir. Bu nedenle, taraf devletler
açısından bağlayıcıdır, hak ve yükümlülükler doğurmaktadır (Yusuf Aksar, Evrensel Yargı Kuruluşları, Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2007, s.149).
[7] Roma Statüsü’nü imzalayan ve
onaylayan devletlerin güncel listesi için bkz. https://asp.icc-cpi.int/en_menus/asp/states%20parties/Pages/the%20states%20parties%20to%20the%20rome%20statute.aspx,
(25 Ocak 2021)
[8] Türkiye’nin Roma Statüsü’ne taraf
olmamasıyla ilgili ayrıntılı bilgi ve yorum için bkz. Günal Kurşun, 101 soruda Uluslararası Ceza Mahkemesi,
Ankara: İnsan Hakları Gündemi Derneği, 2011, http://www.ucmk.org.tr/dosya/Yayin/101SorudaUcm.pdf,
(4 Nisan 2015), ss.34-37; http://www.ucmk.org.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=191&Itemid=104,
(5 Ekim 2015).
[9] Roma Statüsü’nün Önsöz’ünde (9.
paragraf) ve 1. maddesinde Mahkeme’nin kalıcı (daimi) bir kurum olduğu açıkça
belirtilmiştir.
[10] Roma Statüsü’nün Önsöz’ünde (9.
paragraf) UCM’nin BM sistemi ile ilişki içerisinde ancak bağımsız bir Mahkeme
olduğu açıkça vurgulanmıştır.
Eski Yugoslavya ve Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemelerinin BM
Şartı’nın 7. Bölümü kapsamında Güvenlik Konseyi kararıyla kurulmaları ve
Konsey’e bağlı organlar olarak görev yapmaları, buna karşın UCM’nin ayrı bir
anlaşmaya dayanması nedeniyle bağımsızlık ve meşruiyet şartlarını karşıladığı
yönündeki yorum için bkz. Telli, ss.19-20.
Diğer taraftan, Mahkeme’nin masrafları öncelikle Taraf
Devletlerce karşılanmakta, bunun yanı sıra, hükümetler, uluslararası
organizasyonlar, özel kişiler, şirketler (corporations) ve diğer kuruluşlar
(entities) tarafından yapılan gönüllü bağışlar da kabul edilmektedir (Roma
Statüsü, m. 115 ve 116).
[11] Eski
Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Uluslararası Adalet Divanı da
Hollanda’nın Hague şehrinde faaliyet göstermektedirler. Diğer taraftan, Roma
Statüsü, hâkimler ne zaman gerekli görürse, Mahkeme’nin başka bir yerde duruşma
yapmasına imkân tanımaktadır. Mahkeme’nin soruşturma yürüttüğü bölgelerde
kurulmuş ofisleri de vardır.
[12] Roma Statüsü’nün 40. maddesine
göre, hâkimler görevlerini yerine getirirken bağımsız hareket ederler. 41.
maddede ise, tarafsızlık ilkesinin sağlanması adına, hâkimin davaya
bakamayacağı haller ve hâkimin davadan çekilmesi konusu düzenlenmiştir.
[13]
http://www.icc-cpi.int/en_menus/icc/structure%20of%20the%20court/chambers/Pages/chambers.aspx,
(12 Mayıs 2015).
[14] Taraf Devletlerin temsilcilerinden
oluşan Taraf Devletler Genel Kurulu, Mahkeme’nin yasama ve denetim organıdır.
Roma Statüsü’nü onaylayan ya da kabul eden devletlerin temsilcilerinden
oluşmaktadır. Yasal metinlerin ve bütçenin kabul edilmesi, hâkimlerin, savcı ve
savcı yardımcısının seçimi gibi farklı konularda kararlar vermektedir (Roma
Statüsü, m. 112).
[15] Understanding
the International Criminal Court, s.10-11.
[16] Mağdur ve tanıkların korunmasına
yönelik alınacak tedbirler hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Rules of
Procedure and Evidence, m. 87-88, http://www.icc-cpi.int/iccdocs/PIDS/legal-texts/RulesProcedureEvidenceEng.pdf,
(26 Ocak 2021).
[17] Roma Statüsü’nün UCM’ye ulus-üstü
yargısal yetki (supra-national judicial authority) tanıdığına dair farklı görüş
için bkz. Madeline Morris, “The Democratic Dilemma of the International
Criminal Court”, Buffalo Criminal Law Review, Sayı.5, 2002, ss.594-596,
http://scholarship.law.duke.edu/faculty_scholarship/82,
(26 Ocak 2021).
Mahkeme’nin tamamlayıcılık fonksiyonun iç hukuktaki
cezalandırabilme yetkisine müdahale ettiğinden zayıf devletlerin mağduriyetine
neden olacağı yönündeki eleştiri için bkz. Şen, ss.77-78.
[18] Suç, bir uçak ya da gemide
işlenmişse, bu uçak ya da geminin kayıtlı olduğu devletin Statü’ye taraf olması
halinde Mahkeme’nin yargı yetkisi bulunmaktadır (Roma Statüsü, m. 12/2-a).
Diğer taraftan, bir devlet, Roma Statüsü’nün 124. maddesine
dayanarak 7 yıllık bir süre için savaş suçları açısından Mahkeme’nin yargı
yetkisini kabul etmediğini deklare edebilir.
Roma Statüsü’nün UCM’nin yer bakımından yargı yetkisine
yönelik herhangi bir hüküm içermediği, bu nedenle UCM’nin dünyanın herhangi bir
yerinde işlenen yargı yetkisindeki suçlar hakkında yetkili olduğu yönündeki
görüş için bkz. Aksar, s.147.
[19] BM Güvenlik Konseyi’nin savcıdan
soruşturmaya başlamasını isteme yetkisi hakkında ayrıntılı bilgi için bkz.
Telli, ss.114-128.
Mahkeme’nin taraf olmayan devletler üzerinde yargı yetkisine
sahip olmasıyla ilgili tartışmalar için bkz. Madeline Morris, “The Jurisdiction
of the International Criminal Court Over Nationals of Non-Party States”, ILSA
Journal of International & Comparative Law, Sayı.6, 2000, ss.363
vd., http://scholarship.law.duke.edu/faculty_scholarship/2124,
(26 Ocak 2021); Telli, ss.118-128.
[19] Benzer görüş için bkz. Durmuş
Tezcan ve Diğerleri, İnsan Hakları El
Kitabı, 4. Baskı, Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2011, s.577; Telli, ss.58-59;
Aksar, s.150 ve 207.
[20] Benzer görüş için bkz. Durmuş
Tezcan ve Diğerleri, İnsan Hakları El
Kitabı, 4. Baskı, Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2011, s.577; Telli, ss.58-59;
Aksar, s.150 ve 207.
[21] Mahkeme, 2010 yılında Taraf Devletler Genel Kurulu tarafından kabul
edilen Roma Statüsü’nde yapılan saldırı suçuyla ilgili değişikliğin, 30 Taraf
Devlet tarafından kabul edilmesi ya da onaylanmasından bir yıl sonra işlenen
saldırı suçlarını yargılayabilecektir (Roma Statüsü, m. 15 bis5/2).
Mahkeme’nin saldırı suçuyla ilgili yargı yetkisini kullanması, Taraf
Devletlerin üçte iki çoğunluğu tarafından, 1 Ocak 2017 tarihinden sonra
alınacak karara ve en az 30 devlet tarafından bu suça ilişkin değişikliğin
onaylanmasına bağlıdır (Roma Statüsü, m. 15 bis5/3). Mahkeme’nin bir
üye devlet tarafından işlendiği iddia edilen saldırı suçunu yargılayabilmesi,
bu devletin böyle bir yargı yetkisini kabul etmediğini önceden ilan etmemiş
olmasına bağlıdır (Roma Statüsü, m. 15 bis5/4). Tersi bir ifadeyle,
bir taraf devlet, saldırı suçuyla ilgili Mahkeme’nin yargı yetkisini
tanımadığını önceden deklare etmişse, söz konusu devlet açısından bu suçla
ilgili yargılama yapılamaz. Bir durumun BM Güvenlik Konseyi tarafından
Mahkeme’ye taşınması dışında, Mahkeme, Roma Statüsü’ne taraf olmayan bir
devletin toprağında ya da söz konusu devletin vatandaşları tarafından işlenen
saldırı suçu hakkında yargılama yetkisine sahip değildir (Roma Statüsü, m. 15
ter6).
[22] Bu maddenin askeri komutanlar ve
üst rütbeli askerler açısından neredeyse objektif (kusursuz) sorumluluk
getirdiği yönünde eleştiri için bkz. Şen, ss.118-120.
[23]
http://www.icc-cpi.int/iccdocs/PIDS/publications/ICCAtAGlanceEng.pdf,
(26 Ocak 2021); Understanding the International Criminal Court, s.5.
[24] Benzer şekilde, 1 Haziran 2005
tarihinde yürürlüğe giren 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 35. maddesi
gereğince fail, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya
icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten
dolayı sorumlu olacaktır. Ancak, suça teşebbüs hâlinde fail, meydana gelen
zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası
yerine 13 yıldan 20 yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine 9 yıldan 15 yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılacak, diğer hâllerde ise verilecek cezanın
dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirim uygulanacaktır.
Türk Ceza Kanunu’nun “gönüllü vazgeçme” başlıklı 36. maddesine
göre fail, suçun icra hareketlerinden gönüllü vazgeçer veya kendi çabalarıyla
suçun tamamlanmasını veya neticenin gerçekleşmesini önlerse, teşebbüsten dolayı
cezalandırılmaz. Ancak, tamamlanan eylem bir suç oluşturduğu takdirde, sadece o
suça ait ceza ile cezalandırılır.
Suça teşebbüs ve gönüllü vazgeçmeyle ilgili görüş ve
eleştiriler için bkz. Şen, ss.112-114.
[25] Bu yaş sınırının 21 olması
gerektiği yönünde görüş için bkz. Şen, ss.114-116.
[26] Buna karşın, Türk hukukunda, fiili
işlediği sırada 12 yaşını doldurmamış olan kişilerin ceza sorumluluğu yoktur.
Bu kişiler hakkında, ceza kovuşturması yapılamaz. Ancak, çocuklara özgü
güvenlik tedbirleri uygulanabilir (TCK, m. 31/1).
[27] Roma Statüsü’nde zamanaşımı
öngörülmemiş olmasının, kişileri sürekli ceza tehdidi altında bırakacağı ve
kişi hak ve özgürlükleri açısından sakınca doğuracağı yönünde eleştiri için
bkz. Şen, ss.86-87.
Benzer şekilde, Türk Ceza Kanunu’nda da soykırım ve insanlığa
karşı suçlar açısından zamanaşımının işlemeyeceği öngörülmüştür (Bkz. TCK, m. 76
ve 77).
[28] Terör
suçlarının da UCM’nin görev alanına dâhil edilmesi yönündeki görüş için bkz.
Şen, ss.78-83 ve 132-133.
Benzer şekilde,
terör suçlarının yanı sıra kitle imha silahlarının, insansız hava araçlarının,
katil robotların veya otonom silahların kullanılmasının ayrı bir suç olarak
düzenlenmesi ya da Statü’de düzenlenen mevcut suçların kapsamına alınması
yönünde görüş için bkz. Telli, ss.36-48.
[29] Türk Ceza Kanunu’nun 76. maddesine
göre de, bir planın icrası suretiyle, milli, etnik, ırki veya dini bir grubun
tamamen veya kısmen yok edilmesi amacıyla, bu grupların üyelerine karşı
aşağıdaki fiillerden birinin işlenmesi, soykırım suçunu oluşturmaktadır:
Ø Kasten öldürme,
Ø Kişilerin bedensel veya ruhsal
bütünlüklerine ağır zarar verme,
Ø Grubun, tamamen veya kısmen yok
edilmesi sonucunu doğuracak koşullarda yaşamaya zorlanması,
Ø Grup içinde doğumlara engel olmaya
yönelik tedbirlerin alınması,
Ø Gruba ait çocukların bir başka
gruba zorla nakledilmesi.
Aynı maddede, soykırım suçunun failine, ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezası verileceği ve bu suçlardan dolayı zamanaşımı işlemeyeceği
de hüküm altına alınmıştır.
[30] Roma Statüsü’nün 6. maddesinde “ve
benzeri (as such)” kelimesinin kullanılmasının, “kanunsuz suç ve ceza olmaz”
ilkesine ve kıyas yasağına aykırı olduğu, zamanla koşulların değişmesi halinde
yeni suç tiplerinin ek protokollerle Statü’ye eklenebileceği yönündeki eleştiri
için bkz. Telli, ss.25-27.
[31] Türk Ceza Kanunu’nun 77. maddesine
göre, aşağıdaki fiillerin, siyasal, felsefi, ırki veya dini saiklerle, toplumun
bir kesimine karşı bir plan doğrultusunda sistemli olarak işlenmesi, insanlığa
karşı suç oluşturur:
Ø Kasten öldürme,
Ø Kasten yaralama,
Ø İşkence, eziyet veya köleleştirme,
Ø Kişi hürriyetinden yoksun kılma,
Ø Bilimsel deneylere tâbi kılma,
Ø Cinsel saldırıda bulunma,
çocukların cinsel istismarı,
Ø Zorla hamile bırakma,
Ø Zorla fuhşa sevk etme.
Aynı maddenin son fıkrasında, bu suçlardan dolayı zamanaşımı
işlemeyeceği açıkça belirtilmiştir.
Türk Ceza Kanunu’nun 77. maddesinin gerek suçun tanımı,
gerekse de suç teşkil eden eylemlerin kapsamı açısından Roma Statüsü ile uyumlu
olmadığı yönündeki eleştiri için bkz. Aksar, ss.209-211.
[32] Nükleer silahların, lazer
silahlarının ve diğer kitle imha silahlarının kullanılmasının, savaş suçları
kapsamında yer alması gerektiği yönündeki eleştiri için bkz. Aksar, s.147.
[33] Yukarıda belirtildiği üzere, Roma
Statüsü’ne taraf olmayan bir devlet de, UCM’nin yargı yetkisini kabul edebilir
ve Savcılık’tan soruşturma yapmasını isteyebilir.
[34]
Örneğin Uganda, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Orta Afrika Cumhuriyeti ve Mali
topraklarında yaşanan durumları Mahkeme’ye taşımışlardır.
[35]
Örneğin, Darfur (Sudan) ve Statü’ye taraf olmayan Libya’da meydana gelen
durumlar hakkında Güvenlik Konseyi Savcılığa başvurmuştur.
Siyasi bir organ olan BM Güvenlik Konseyi’ne
böyle bir yetki verilmesinin mahkemelerin tarafsızlığı ilkesine ve Roma
Statüsü’ne taraf olmayan bir devletin vatandaşının da yargılanabilmesi
nedeniyle devletlerin egemen eşitliği ilkesine aykırı olduğu yönündeki
eleştiriler için bkz. Hacı Sarıgüzel, “Uluslar Arası Ceza Mahkemesi”, Uyuşmazlık Mahkemesi Dergisi, Cilt.1,
Sayı.3, Haziran 2014, ss.252-254.
Diğer taraftan, BM Güvenlik Konseyi, Roma
Statüsü’nün 16. maddesine dayanarak, Mahkeme’den soruşturma ve kovuşturmaya
başlamamasını ya da mevcut soruşturma ve kovuşturmaya devam etmemesini de
isteyebilir. Bu maddenin bağımsızlık ve tarafsızlık ilkesi açısından eleştirisi
için bkz. Telli, ss.128-131; karşı görüş için bkz. Aksar, ss.155-156.
[36]
Savcılık, devletlerden, BM Organlarından, hükümetler arası/hükümet dışı
organizasyonlardan ya da başka bir güvenilir kaynaktan bilgi alabilir (Roma
Statüsü, m. 15/2).
[37] Bugüne
kadar (Ocak 2021) 30 dava UCM önüne taşınmıştır. Savcılık, hâlihazırda 13 durum
(situtation) hakkında soruşturma yürütmekte, 9 adet de ön inceleme (preliminary
examination) yapmaktadır. Ayrıntılı bilgi için bkz. https://www.icc-cpi.int/cases, https://www.icc-cpi.int/pages/crm-decisions.aspx,
https://www.icc-cpi.int/itemsDocuments/2020-PE/2020-pe-report-eng.pdf
(27 Ocak 2021).
[38] Aynı failin aynı fiilden dolayı
birden fazla kez yargılanamayacağına dair “Ne bis in idem” ilkesine, Roma
Statüsü’nün 207. maddesinde yer verilmiştir.
[39] İsteksizliğin ve yetersizliğin
tespiti amacıyla dikkate alınacak ölçütler, Roma Statüsü’nün 17. maddesinin 2.
ve 3. fıkralarında açıklanmıştır.
[40] Ancak, pratikte devletlerin bu
yükümlülüklerini her zaman yerine getirmedikleri görülmektedir. Örneğin,
soykırım ve insanlığa karşı suçlarından hakkında yakalama kararı bulunan Sudan
Devlet Başkanı Ömer El-Beşir’in (Omar Hassan al-Bashir), 13 Haziran 2015
tarihinde, Afrika Birliği zirvesi için geldiği Güney Afrika’da, Yüksek
Mahkemesi tarafından ülkeden ayrılmasının engellenmesine karar verilmesine
rağmen, hükümet bu kararı uygulamamıştır (http://www.nytimes.com/2015/06/16/opinion/south-africas-disgraceful-help-for-president-bashir-of-sudan.html?_r=0,
22 Haziran 2015).
[41]
Understanding the International Criminal Court, s.20.
[42]
Understanding the International Criminal Court, s.20.
[43] Roma Statüsü’nde geçen
“confirmation of charges” terimi birçok kaynakta “iddianamenin onaylanması
(kabul edilmesi)” şeklinde Türkçe’ye çevrilmiştir (Örneğin bkz. Aksar s.165-168;
Şen, s.169). Ancak, bu çalışmada “suçlamaların onaylanması” terimi tercih
edilmiştir. Zira UCM’nin yargılama usulünde tekbir iddianamenin (indictment)
toptan onaylanması değil, her bir şüpheliye karşı yöneltilen her bir suçlamanın
ayrı ayrı onaylanması (ya da reddedilmesi) söz konusudur (Bkz. Roma Statüsü, m.
61 ve Rules of Procedure and Evidence, m. 121-126).
[44]
Understanding the International Criminal Court, s.25.
[45] Ayrıntılı bilgi için bkz. Rules of
Procedure and Evidence, m. 121-126.
[46] Sanığın duruşmada hazır
bulundurulmasının istisnaları için bkz. Roma Statüsü, m. 63/2 ve 68/2. Ayrıca,
kovuşturma öncesi aşamada, şüphelinin yokluğunda (gıyabında) duruşma
yapılmasının şartları için bkz. Roma Statüsü, m. 61/2.
[47] Şüphelilerin hakları (susma hakkı,
müdafi ve tercümandan yararlanma hakkı vb.) için bkz. Roma Statüsü, m. 55.
[48] Rules of Procedure and Evidence,
m. 118/2.
[49] Ayrıntılı bilgi için bkz. Rules of
Procedure and Evidence, m. 173-175.
[50]
Understanding the International Criminal Court, s.35.
[51]
Understanding the International Criminal Court, s.38.
[52] Roma Statüsü’ne Taraf Devletler, Statü’nün
79. maddesine dayanarak, hükümlünün yeterli malvarlığına sahip olmaması
durumunda mağdurların ve ailelerinin zararlarının telafi edilebilmesi amacıyla
bir fon oluşturmuşlardır.
[53] Mahkeme’nin sanığın cezasını
belirlerken dikkate alacağı hususlar, özellikle indirim ve artırım nedenleri
için bkz. Roma Statüsü, m. 78/1 ve Rules of Procedure and Evidence, m. 145.
Ayrıca, mahsupla ilgili bkz. Roma Statüsü, m. 78/2.
[54] Temyiz edilebilecek karar türleri
için bkz. Roma Statüsü, m. 81-82 ve Rules of Procedure and Evidence, m. 150.
[55] Kararın düzeltilmesi hakkında daha
ayrıntılı bilgi için bkz. Rules of Procedure and Evidence, m. 159-161.
[56] Nürnberg (Nuremberg) ve Eski
Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemeleri hakkında ayrıntılı bilgi için bkz.
Ezeli Azarkan, Nuremberg’ten
[57] “Kanunsuz suç ve ceza olmaz
(Nullum crimen sine lege/Nulla poena sine lege)” ilkelerine Roma Statüsü’nün 22
ve 23. maddelerinde açıkça yer verilmiştir.
[58] http://www.un.org/press/en/1998/19980720.l2890.html,
(28 Ocak 2021).
[59] Örneğin, daha etkin bir UCM için öneriler için bkz. Telli, ss.95-100.
Yorumlar
Yorum Gönder